Anasayfa > Yazılar > Picasso dünyayı mı, kendi yeteneklerini mi keşfetmek istedi?

Picasso dünyayı mı, kendi yeteneklerini mi keşfetmek istedi?

Picasso dünyayı mı, kendi yeteneklerini mi keşfetmek istedi?

Budapeşte geçtiğimiz yaz Pablo Picasso’nun 100’ü aşkın eserinden oluşan çok önemli bir sergiye ev sahipliği yaptı. İlk yağlıboya tablolarından, ölmeden önceki son işlerine kadar çok sayıda eserine yer verilen sergi, 20. yy’a damga vuran sanatçının, hayatı, sevgilileri, dostları, sanat serüvenindeki tüm biçim arayışı aşamaları ve dahiliği üzerine birçok keşfi barındırıyordu.

“Transfigurations” (Başkalaşımlar, 1895-1972) adlı sergi, Picasso’nun sanatının yedi aşamasına odaklanıyordu. Mavi ve pembe dönemlerini kapsayan ilk realist çalışmalarından, dekonstrüktivist, kristal, kübist ve sürrealizmine giden dönemleri, savaşın dehşetlerini betimlediği dönemi ve son olarak, tıpkı ilk eserleri kadar insanları şaşkına çeviren Neo-Ekspresyonist dönemden eserlerin olduğu sergiyi, dönemlerinin kronolojisine göre gezdiğiniz zaman; gerçek bir sanatçının kendi tarzını nasıl yarattığına şahit oluyorsunuz..

İlk salonda, sanatçının henüz “Picasso” olmadan önceki haliyle tanıştık. Bu salonda Picasso’nun, 19. yüzyılın sonlarında görülen entelektüel yaklaşımdan, dinden ve sembolik şiir sanatından etkilenmiş olduğu anlaşılıyordu. İlk çalışmalarının arasında en çok ilgimi çeken, 14 yaşındayken çizmiş olduğu “The Barefoot Girl” ( Çıplak Ayaklı Kız) portresi oldu. Bu eser, Picasso’nun oturan kadın temasını hayata geçirdiği ilk eseri; aynı anda hem seyreden hem de seyredilen. Elleri kucağında, klasik pozda oturan kızın duruşundaki hüzün ve bakışındaki ciddiyeti mükemmel yansıtan Picasso, bu motifi sonraki eserlerinde farklı biçimlerde ortaya koyuyor.

2

 “The Barefoot Girl” (70 x 50 cm..1895)

Sonraki salonda 1901 yılında başlayan mavi dönemine adım atıyoruz. İspanyol arkadaşı Ressam Carls Casagemas’ın intiharının ardından gelişen mavi dönemindeki eserlerinde renk kullanımı ve konu seçimleri idam mahkumlarının hapsedildiği odaların rutubetini çağrıştırıyor. Picasso’nun üzüntülü ve soğuk bir atmosfer yaratmak için mavinin farklı tonlarından faydalandığı bu eserleri insanın sadece gözünü değil kalbini de delip geçiyor.

3

 Picasso’nun mavi döneminden..“Dozing Drinker” (80x60,5 cm..1902)

Yanındaki salonda ise kübist yaklaşımla yaptığı eserleri karşılıyor bizi. Buradaki çalışmalar, “Les demoiselles d’avignon” adlı başyapıtına giden o yaratıcı sürece yönelik müthiş bir perspektif veriyor. Picasso’nun ilk maske yüzlerinde, sadece Afrika'dan esinlenmekle kalmayıp aynı zamanda Katalonya Pireneler’de bulunan Gosol kasabasına yaptığı ziyaretten ve Paul Gaugin’in ahşap oymacılığından da etkilenmiş olduğu biliniyor. Picasso’yu etkileyen bir diğer eserin, Jean Aguste Dominique Ingres’in “Türk Hamamı” adlı eseri olduğunu öğreniyoruz. Picasso, bu eserin zarif ve erotik kıvrımlarını, çıkıntılı geometrik figürlere dönüştürüyor. Bu kadın figürleri Picasso’ya beden konusunda yeni bir bakış açısı geliştirme fırsatı vererek adeta kübizmin geleceğini ilan ediyor..

4

Study for Les Demoiselles d'Avignon, (121-93,5 cm.. 1906)

Diğer salonlarda ise, Picasso’nun resimleri ile Kübizm arasındaki başkalaşımların resimlerini görebiliyor ve ardından ilginç bir yere ulaşıyoruz. Bu bölümde sanatçının en bilinen eseri “Guernica" nın hikayesi dokunaklı bir film ile anlatılıyor. Picasso, Alman uçakları Bask kenti Guernica’yı bombaladıktan sonra öfkesini bu eserinde yansıtıyor. 20. yy'da savaşa karşı en büyük manifestolardan biri olan bu eserle ilgili etkileyici bir hikaye de var; Bir gün Picasso’nun Paris’ teki atölyesine bir Alman generali gelir ve dev boyutlardaki Guernica tablosunu görür. Yüzünde iğrenir gibi bir ifade ile Picasso’ ya “bu sizin eseriniz mi?” diye sorar. Picasso’ nun cevabı tek kelimeyle inanılmazdır; “Hayır general, sizin eseriniz..”

5

Biraz daha ileriye gittiğimizde, esas kaynağa geri dönüşe, “ilkel sanat”ın canlanışına tanıklık ediyoruz. Bu bölümde “Picasso dünyayı keşfetmek mi istemiş, yoksa kendi yeteneklerini mi test etmiş?” diye düşünüyor insan. Onun bu deneyimci doğası her zaman için çağdaşlarından bir adım ileride olmasının en büyük nedeni belki de.. Gerçeklikten belirli birtakım unsurlar alıp, bedeni, bu işe oldukça alışkın bir uzmanın rutiniyle tanımladığı eserleri çok çarpıcı.

6

Salonlar arasında gezinirken, her eserin bir arayışı temsil ettiğini fark ediyoruz. Bu sergi, klasik resmin kalıplaşmış sınırları içinde ifade edilemeyenin bulunması adına çıkılmış heyecan verici bir serüven gibi. Picasso resmin geleneksel sınırlarını ihlal ediyorken, sanatı artık özgün değilken dahi eseri duygusal gücünü sürdürüyor. Resminin spekülatif ruhu, anlatım gücüyle seyircinin dikkatini çekerek onları kontrolü altına alıyor.

7

Son 20 yılı sergileyen bölüme geldiğimizde, bir sanat tarihi yolculuğunda olduğumuzu hissediyoruz. Bu bölümde Picasso’nun, eski ustaların eserlerini yeniden yorumladığı eserlerinde, Delacroix ile Manet arasında bir diyalog oluşturduğunu görüyoruz. Son döneminde yaptığı resimler ise ilham verici ve nükteli. Bu bölüm sanırım serginin en eğlenceli bölümü çünkü 90 yaşındaki ressamın özgür bırakılmış fırçasının dokunuşlarını son dönem eserlerinde görebiliyoruz.

8

“Matador and naked woman” (162-130 cm 1970)

Bu sergi, Picasso'nun sanat yaşamı ile ilgili derin bir öngörü sunuyor. Yaşayan en zengin ressam olarak Picasso, 8 Nisan 1973’te, 91 yaşında Fransa Mougins’de vefat etti. Hayatı boyunca sanatında çok kez radikal değişikler gerçekleştirerek özel bir tarz oluşturdu. Peki nedir Picasso’nun tarzını bu kadar özel kılan? Aslında cevap ona çıplak gözle bakanların gördüğü çarpıtılmış figürlerin ardında ama tam da o figürlerin yarattığı ifade gücünde.

1